Tarih

Tarih, Vergi Tarihi, E-Devlet Tarihi

ÇAKA BEY

Çaka Bey, 1071'de Sultan Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Anadolu'nun fethiyle vazifelendirdiği beylerden biridir. 1078 yılında Bizans'a esir düşmüş daha sonra kurtulmuştur. Kırk adet gemi inşa ettirerek ilk Türk açık deniz donanmasını kurmuş, İzmir ve havâlisine hakim olmuştur.

Bizans'ın zayıflamasından da yararlanarak Urla ve Foça ile Rodos, Sisam, Sakız ve Midilli adalarını zapt etmiştir. Adaları kurtarmaya gelen Bizans donanmasını da mağlup etmiştir. Bu, Çaka Bey'in ilk deniz savaşı galibiyetidir.

1095 yılında ölümünden sonra kuvvetleri dağılmış ve beyliği ortadan kalkmış olan Çaka Bey İzmir ve civarına ilk Türk yerleşmesini sağlamış, buraların fethine zemin hazırlamıştır.

Fazilet Takvimi

MALZEMEDEN ÇALANIN CEZASI

• Mimarbaşım olan Sinan'a emirdir: Rumeli'den ve diğer yerlerden gelen marangozluktan ve binâ ilminden habersiz, ehil olmayan kişiler ellerine arşın alıp mîmârlık etmekte ve yaptıkları evler tutuşmaktadır. Şimdi sana buyurdum ki, emrim eline ulaştığı zaman bu konuda dikkatli olup bina inşaatı ve dül gerlikten habersiz kişilerin ellerine arşın alıp mimarlık etmelerini yasaklayacak ve senin iznin olmadan bu işe kalkışmalarının önüne geçeceksin. (29
Haziran 1572, Sultan ll. Selim)

BÜTÜN İLİMLER KUR'AN'DA MEVCUTTUR

İbnİ- Abbas (r.anhümâ), "Bütün ilimler, Kur'ân-ı Kerim'de mevcuttur; lâkin, insanların anlayışları onu idrâkten âcizdir. (Hüseyin Avni, İ'câzı Kur'ân, 28) buyurmuşlardır.

Binâenaleyh bütün ilmî hakikatler, fennî incelikler, kevnî hal ve vaziyetler Kur'ân'da mevcuttur. Yine bunu gibi, daha pek çok ehline mahsus esrâr-ı sübhâniye'yi de sînesinde barındıran Kurân-ı Kerim, insanları hakka, doğruya ve sırât-ı müstakime dâvet etmiş ve hidâyet rehberi olmuştur.

Hz. Ali (r.a.), "Eğer istersem, Ümmü'l-Kur'ân (Kur'ân'ın anası)olan Fâtiha sûresinden yetmiş deve yükü olacak tefsir ve esrâr istinbat ederim. Çünkü bir âyetin yetmişbin te'vili vardır" buyurmuşlardır.(A.e.g)

Ebû Bekir bir el-Arabî (rh.), "Kânûnu't-Te'vîl" isimli eserinde; Kur'ân ilimlerinin, Kur'ân'ın kelime adedine eşit olduğunu ifade etmektedir. Bu rakam ise, 77 bin 450'ye bâliğ olmaktadır. (Süyûtî, el-Itkân, 4/32)

MUŞTAK BABA VE ANKARA'NIN BAŞŞEHİR OLUŞU

Ankara'nın başşehir oluşunu ve o günü, zamanın Ankara Vâlisi Yahya Gâlip Bey, neşrettiği hâtıralarında şöyle naklediyor:

"23 Nisan 1920'de üç yüze yakın mebusun iştirakiyle Hacı Bayram Velî'nin câmiinde dinî bir toplantı yapılmıştı. Hatimler indiriliyor, Buhârî-i şerifler okunuyor, zafer için duâlar ediliyordu. Toplantı sona erince câminin ihtiyar kayyimi Hacı Bayram'a ait işlemeli bayrağı eline aldı. Bütün mebûslar hep bir ağızdan tekbir getirerek merâsimle câmiden çıktılar.

BENZET; AMA ASLÂ BENZEME

Sabetay Sevi cemaati mensuplarından ve "Evet Ben Selanikliyim, Türkiye Sabetaycılığı" kitabının yazarı Ilgaz Zorlu, geçen sene, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Diyalog Platformu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'de sayıları 100 bini bulan Sabetayclar'ın asıl hüviyetlerini gizlemelerinden yakındı. Zorlu, İzmirli bir haham olan ve bazıları tarafından mesih olarak kabul edilen Sabetay Sevi'nin adıyla anılan Sabetaycılığı şöyle tavsif etti: "Sabetaycılar bence Türkiye'nin gizli Yahudi cemaatidir. Kendilerine sorarsanız, Türk ve kabul edilebilir ölçüde Müslüman bir cemattir. İsrâil'de Sabetaycılık, Yahudilik içinde kabul edilmiyor."

ULEMA+ORDU+PÂDİŞAH=OSMANLI DEVLETİ

Cemil Meriç'ten tesbitler

"Kanunî'nin bir kanunu var; herkesi toplar ve üzerine yemin ettirir, başta kendisi olmak üzere.. Pâdişah şeriatın uygulayıcısıdır. Şeriatı bilen pâdişahın üstündedir, o da ulemâ. Ulemâ da işlerini askere orduya dayanarak yapar.

"İmparatorluk; 1. Ulemâ, 2. Ordu, 3. Padişah'tan teşekkül eder. Ordu yıkılınca muvazene bozuldu.

"Türkiye'nin en vahim hâdisesi. Yeniçeriliğin ılgâ-sıdır. Cevdet Paşa'ya tarih yazdırılır. Fakat Cevdet Paşa kurnaz ve akıllıdır. Yeniçerilik ilgâ edilmeliydi, der. Tarihi de zaten 1826'ya kadar yazar. Ondan sonrası yoktur. Sebep? Açık. Osmanlı yok artık.
"II. Mahmud'un ordusu milli değildi. III. Selim'den sonra tıbbiye, harbiye Fransızlar'ın elindedir. Hâriciye de ingilizlerin eline geçmişti.

"Bunu ben 55 yaşından sonra görebildim. Bize ilk mektepten üniversiteye kadar Yeniçeri kaldırılmalıydı, diye okuttular. Yeniçeri kokadır diye yutturdular. Bir İmparatorluk birden ölmez.

Tanzimat Fermanı ve Bazı Gerçekler

3 Kasım günü îlan edilen "Tanzîmat Fermânı"ndan hemen sonra bir "Fermân-ı Âlî"yayınlamış, daha sonra da iki yıl önce Sultan Mahmut döneminde mer'iyete konan 1254 (M. 1838) tarihli ceza kanununu ilgâ eden yeni bir ceza kanunu çıkarılmıştır.

Gülhâne Fermânı'nda da, zeyli gibi çıkarılan Fermân-ı Âlî'de de, Osmanlı Devlet yapısındaki esas mefhumların maksatlı bir şekilde kargaşaya getirilmiş olması enteresandır.

Bu sebeple "yerli bilim adamlarımıza" göre de;

Tanzimat Fermanı ve Bazı Gerçekler

3 Kasım günü îlan edilen "Tanzîmat Fermânı"ndan hemen sonra bir "Fermân-ı Âlî"yayınlamış, daha sonra da iki yıl önce Sultan Mahmut döneminde mer'iyete konan 1254 (M. 1838) tarihli ceza kanununu ilgâ eden yeni bir ceza kanunu çıkarılmıştır.

Gülhâne Fermânı'nda da, zeyli gibi çıkarılan Fermân-ı Âlî'de de, Osmanlı Devlet yapısındaki esas mefhumların maksatlı bir şekilde kargaşaya getirilmiş olması enteresandır.

Bu sebeple "yerli bilim adamlarımıza" göre de;

HAMDULLAH SUPHİ ANLATIYOR

Hamdullah Suphi Tanrıöver (1885-1966), 1920'de ilk TBMM'ne Antalya milletvekili olarak girdi. Aynı yıl ilk İcrâ Vekilleri Heyeti'nde, maârif vekilliğine getirildi. 1923'de TBMM'ne İstanbul milletvekili olarak katıldı. 1925'te ikinci kez maârif vekilliği vazifesinde bulundu. 1927'de yeniden İstanbul milletvekili seçildi. 1935'te Bükreş büyükelçiliğine tayin olundu. (Ana Britannica, 20/383) Büyükelçilik yaptığı yıllara ait bir hâtırasını şöyle anlatıyor:

"Yugoslavya'nın üç büyük şâirinden birisi Bükreş'te büyükelçi olarak vazife gördü. Sekiz ay uğraştım, onu İstanbul'a getirdim. Kalbinden biraz hasta idi. Maksadım, İstanbul'un güzelliklerin göztererek, eşsiz âbidelerini tanıtıp, sihir ve füsûnu önünde şâirin kalemini memleketimin lehinde kullandırmak, bir şiir yazdırmaktı.

İSİM İLE MÜSEMMÂ BİR MUALLİM:MUALLİMNÂCİ

Asıl adı Ömer olan Muallim Nâci merhûm, İstanbul'da doğmuştur. Yedi yaşında babasını kaybedince, Varna'ya dayısının yanına gider. Orada medrese tahsili yanında hususi dersler de alarak Batı dillerini de öğrenir.

Gençlik yıllarında doğduğu yere yani İstanbul'a tekrar gelir... Ve kendini matbuat içinde bulur. Çok geçmeden kalemiyle meşhur olur. Başta kayınpederi Ahmet Mithat Efendi'nin gazetesi Tercümân-ı Hakîkat olmak üzere, birçok gazetede yazarlık yapar.

Nihayet kendisi Mecmua-i Muallim'i çıkarıp başlıbaşına bir edebiyat mektebi hükmünde icraatta bulunur. Bu arada Galatasaray Sultanîsi'nde, Hukuk ve Mülkiye mekteplerinde hocalık da yapmaktadır. Ne var ki, ömrü kısa sürer ve en velûd olduğu çağında vefât eder.

Ali Ekrem Bey onun vefâtına bir tarih kıt'ası yazar ki, her cümlesi mahz-ı hakikattir:

"Yine bir kevkeb ufû eyleyerek,
Oldu muzlim edebin minhâcı,
Geldi bir devr-i mâtem şiire,
İrtihâl etti Muallim Nâci!"

“NUSRET“ LE GELEN NUSRET

Çanakkale Boğazı’na Almanlar 377 mayın döşemişlerdi. Fakat İtilaf kuvvetlerinin mayın tarama gemileri, bu mayınları temizlemişler ve gemilerinin rahat bir şekilde Boğaz’dan geçebileceği raporunu merkezlerine iletmişlerdi.

Çanakkale müstahkem mevkii komutanı Cevat Paşa sıkıntılı bir şekilde Mecidiye, Namazgah ve Hamidiye tabyaları arasında mekik dokuyordu. Karargahına gelip, tahta masasına oturduğunda , yorğunluktan gözleri kapandı. Bu kısa uyku esnasında bir rüya görmüştü.

Rüyasında “ Denizin üstüne bak “ deniyordu.

Denize baktığında, bir nur halesi görmüş, nur içinde de bir Vav ve Kef görmüştü. Heyecanla uyanmıştı. Soğanlıdere ve Baykuş tabyalarını teftiş için kalktı. Yolu üzerinde, kızının mezarına uğrayıp dua ederken nurani yüzlü bir zat ile karşılaştı.

O Zatın “ Bir derdin mi var evladım? “ sorusu üzerine gördüğü rüyayı anlattı.

Rahiplerin müslüman avı

Burma’da rahipler tarafından gerçekleştirilen katliam sonucu birçok kişi hayatını kaybetti.

Son dönemlerde radikal rahipler tarafından müslümanlara yönelik gerçekleştirilen katliamlar sonucu 250 kişi hayatını kaybetti. 1942 yılında müslümanlara yönelik gerçekleştirilen katliamın sonucunda 100 bin müslüman öldürülmüştü. Son dönemlerde müslümanlara yönelik saldırıların arttığı burmada Radikal Budist El mag militanlarının yaptığı saldırılar sonucu olarak ilk belirlemelere göre 250 müslüman hayatını kaybetti.

Katliam’ın gerçekleştirildiği bölge olan Arıkan bölgesinde, Radikal Budist El mag militanları tarafından 20′den fazla köy ve 1600 ev harap edildi. Burma güvenlik güçlerinin, Radikal Budist El mag militanları’nın gerçekleştirdiği saldırıları karşısında son derece aciz kaldı. Müslümanlara yönelik yapılan saldırılar sonucu birçok müslüman can güvenliği bulunmadığı için başka ülke ve bölgelere göç etme kararı verdi.

ÖSYM'NİN YAPTIĞI AÇIKLAMA

ÖSYM'den yapılan açıklamaya göre, kamu kurum ve kuruluşlarına, ortaöğretim düzeyi kadrolar için ÖMSSP1 puanı, önlisans düzeyi kadrolar için ÖMSSP2 puanı, lisans düzeyi kadrolar için ÖMSSP3 puanıyla tercihte bulunan adaylar, yerleştirme sonuçlarını ÖSYM'nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden TC kimlik numaraları ve şifreleriyle öğrenebilecek.

Yerleştirme işlemine ait sonuç belgesi hazırlanmayacak

BDDK'dan Basel III için bir adım daha

14 Mart 2013 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Basel III'e uyum kapsamında yapılan düzenlemelere bir yenisini daha ekleyerek, ''Bankaların Kaldıraç Düzeyinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik Taslağı''nı kamuoyunun görüşüne açtı.

Konuya ilişkin yapılan açıklamada, 2007 yılının Ağustos ayında ABD'de ipotekli konut finansmanı piyasalarında başlayarak hızla yayılan küresel finansal kriz sonrasında bankacılık sisteminin daha sağlıklı bir yapıya dönüştürülmesi amacıyla Basel Bankacılık Denetim Komitesi'nin bir dizi reform önerisinde bulunduğu hatırlatıldı.

Avrupa'da istihdam sorununa çare aranıyor

14 Mart 2013 AB Komiseri Laszlo Andor, birlik içinde artan işsizlik dolayısıyla kayıp nesillerin oluşmaması için Almanya'ya geldi.

Andor ile görüşen Federal Çalışma Bakanı Ursula von der Leyen, krizden kurtulmak için yatırımcıların güvenini kazanmak, reformları uygulayabileceğini göstermek ve rekabet gücünü arttırmak gerektiğini söyledi.