Yunanistan’ın deli gömleğine ihtiyacı var

“Yunanistan’ın deli gömleğine ihtiyacı var”

25 Mayıs 1898′de Türk ordusu Tesalya ve diğer Yunan topraklarından çekildi. Yunanistan’ın yansından fazlası tam bir yıl Türk ordusunun hâkimiyeti altında kaldı. Osmanlı Devleti istese idi Atina’da resmi geçit yapar ve Akropol’e Türk bayrağını çekebilirdi. Avrupalı ülkeler bu hakkı tanıdılar. Ama Osmanlı Devleti savaşta yenilen Yunanistan’ın onurunu çiğnemek istemedi. O tarihteki İngiliz Başbakanı Salisbury, “Skrip” dergisine verdiği mülakatta bu savaşı yorumlarken, “Yunanistan’ın bir deli gömleğine ihtiyacı var” demişti.

1897 TürkYunan Savaşı’nda yenilen ve ülkenin yansından fazlası Türk ordusunun hâkimiyeti altında kalan Yunanistan, Girit’i ilhaktan vazgeçmedi. Hatta Kıbrıs’ı ilhak için teşebbüslerde bulundu.

1901-1908 yılları, Yunanistan için bunalımlı bir dönemdi. Türklere karşı savaş çığlıkları atamadıkları için politikacılar ile askerler iktidar savaşı veriyorlardı.

Girit Osmanlı’nındır ,

Osmanlı Devleti’nde İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte, Yunanistan’ın, “Megaloidea ‘sı hortlayıvermişti. Türk subaylarının “Girit Osmanlı’nındır” sözleri Yunanlıları kızdırıyordu. Halbuki, ada, hukuken Osmanlı’ya aitti. Meşrutiyetin ilanı üzerine Yunanistan, Girit’teki temsilcisi Zaimis’i Genel Vali olarak tâyin etti. Halbuki Girit’te Türk yönetici vardı. Zaimis, Girit’i terk etti. Bir kaç gün sonra 24 Eylül’de Yunanistan’a bağlı Enosisci Ortodokslar Enosis’i ilân ettiklerini açıkladılar.

Yunanistan’ın krallık mührünü ve anayasasını kullandılar. Türk bayraklarını toplayıp yaktılar. Adadaki Türk yönetimini hiçe sayıp Yunan bayraklarını astılar.

Osmanlı Devleti’nin Girit’e müdahalesini önlemek için İngilizler 31 Mart ayaklanmasını çıkardılar. 31 Mart Hâdisesi olmasaydı Girit’i kaybetmezdik. Enosis’i tanımayın Osmanlı Hükümeti’nin Atina’daki elçisi Nabi Bey, Yunanistan Dışişleri’ne verdiği notada, “Osmanlı Hükümeti’nin bütün hoşgörülü davranışlarına, iyi komşuluk ilişkilerini sorunsuz sürdürmek istemesine rağmen, Girit’te Enosis ilân edilmesinin kabul edilemez olduğunu ve bu durumun iki ülke ilişkileri için tehlike doğurduğunu” ifade etmiş, Girit’teki Yunan subaylarının Türk bayrağına karşı “yakışıksız davranışlarda ” bulunduğunu belirttikten sonra, Osmanlı yönetiminin Yunanistan’dan bir açıklama yaparak “Enosis’in ilanını tanımadığını beyan etmesini”istediğini söylemiştir.

Girit’in bir oldu bitti ile Yunanistan’a bağlanmak istenmesine Osmanlı Devleti’nin gösterdiği tepki yalnız diplomatik yollardan olmadı. Türk savaş gemileri Girit’e doğru yola çıkmışlardı. Bu, savaş demekti. Yunanistan paniğe kapılmıştı.

Paris’teki Yunan elçisi Deliyanis, Başbakan Clemanceau’ya giderek, Fransa’nın Yunanistan’a yardım etmesini istedi. Fransa başbakanının verdiği cevap: “Sizin için yapılabilecek bir şeyimiz yok” şeklinde olmuştu. İngiltere başbakanının verdiği cevap da Fransa’nınkinden farksız idi.

Yorgo: İstifa ederim.

Yunan Kralı Yorgo, Fransız ve İngilizler’in Yunanistan’a ihtiyaçları olduğunu ve onu kolay harcayamayacaklarını bildiği için usta bir kumarbaz gibi blöf yaptı ve oyunu kazandı. Yunan kralı İngiliz ve Fransız hükümetlerine yolladığı mektupta, “Girit’in Yunanistan’a bağlanması kabul edilmez ve Türkler’e Girit’e müdahaleye izin verilirse istifa edeceğim”diyordu.

Kralın istifasının Yunanistan’ın parçalanmasına yol açacağını bilen İngiltere ve Fransa böyle bir durumun kendi politikalarında da problemler meydana getireceğini bildikleri için diplomatik baskılarla, İttihat ve Terakki Fırkası’nın Girit’e müdahalesini önlediler. Zaten bu fırkada Rum, Ermeni, Yahudiler hâkim durumda idiler.

Yunanlı tarihçiler bu günleri şöyle anlatmaktadır: “İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’nin Girit’e müdahalesini önlememiş olsaydı, Türklerin karşısında bir defa daha küçülmüş ve rezil olmuş olurduk. Bu son haysiyetsizlik damlaları bardağı taşırmıştı. Yabancı ülkeler araya girmeseydiler durumumuz ne olurdu?” Yunan kralının istifa etmemesi için Türk ordusunun Girit’e ayak basması engellenmişti. Ama askerî bir darbe ile Kral Yorgo’nun sürgün edilmesini kimse engelleyemeyecekti.

1909′da “Denizciler Darbesi” oldu.

1909 Aralık ayında ülkeyi idare eden ihtilâlci subaylar, Ciridi politikacı Venizelos’u kendilerine danışmanlık etmesi için Atina’ya çağırdılar. Yunanlı tarihçi ve araştırmacılar Venizelos’un bir İngiliz ajanı olduğunu, İngiliz arşivlerine dayanarak iddia ederler. Venizelos’un Girit’te görevli İngiliz Başkonsolosu Elliot ile yakın ilişki içinde olması ve Atina’da göreve başladıktan sonra İngiliz Hükümeti’nin konsolos Elliot’un Atina’ya büyükelçi tâyin edilmesini kimse bir tesadüf olarak kabul etmiyor.