İstersem Osmanlı’yı yer yüzünden silerim

14 Şubat 1897′de karaya çıkan Albay Vassos komutasındaki Yunan birlikleri Girit’i işgale başladılar. Batılı ülkeler Osmanlı Devleti’nin Girit’e asker göndermemesi için baskı yaptılar. Buna karşılık Girit’te bulunan Batılı askerî birliklerin Müslümanları katliamdan koruyacaklarına dâir teminat verdiler. Ama bu, sözde kaldı. Tıpkı, Bosna ve Kosova’da olduğu gibi, Batılı devletler MüslümanTürk katliamını seyretmekle yetindi.

Osmanlı Devleti, Yunanistan’ın Girit’i işgaline ve Enosis ilânına daha fazla seyirci kalamadı ve Anadolu’dan asker toplamaya başladı. Avrupa ülkeleri bu süreçte, tarihî ikiyüzlülüklerini ispat edercesine, bir taraftan Yunanistan’ı kınayan bildiriler yayınlarken, diğer taraftan Yunan kralına “kutlama telgrafları” göndermekle meşguldüler. Batının bu destek ve kışkırtmasından cesaret alan, adeta gaza gelen Yunan Kralı, “istediğim anda 300 bin kişilik bir ordu çıkarır, Osmanlı Devleti’ni yeryüzünden silerim.

Hedefimize ulaşmak için yeterli gücümüz var” şeklinde açıklamalar yapıyordu. Osmanlı, bu sözlere cevap vermekte gecikmedi, hem de savaş meydanında…

Yunanistan’ın tavrı ya da ağır ol da molla desinler. Yunan Kralı bir yandan savaş kışkırtıcılığı yaparken, öte yandan Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya ile gizli gizli diplomatik temaslarını sürdürüyordu. Bu ülkelerin birbirleriyle olan diplomatik ilişkileri, toprak ve ekonomik çıkarlara dayanıyordu.

Kral Yorgo, desteklerini kazanmak için hepsine aynı şeyleri vaat edince oynadığı oyun ortaya çıkmıştı. Yunan Kralının iki yüzlülüğünü ortaya çıkaran Rus Çarı oldu. Rus Çarı, Yunanistan tarafından oyuna getirildiğini anlayınca Almanlarla ortaklaşa hareket etmeye başladı.

Şubat’ta Rusya, Almanya, Fransa ve Avusturya; Yunanistan’a sert bir nota vererek, “Girit’i işgal girişiminiz barışı tehlikeye düşürmüştür. Bu durumdan doğacak sorumluluklar Yunanistan ‘a aittir” mesajı veriyorlardı Yunan Hükümeti’ne. Bu notayı, yalnız kalan İngiltere’nin, benzer bir notası takip ediyor, Yunanistan, ikiyüzlülüğü sebebiyle zor durumda kalıyordu.

Atina’daki Türk elçisi Asım Bey, Yunan Hükümeti’ni, ileride doğabilecek hâdiselerden sorumlu olacaklarına dâir ikaz etti. Yunan Dışişleri Bakanı Skvzes’in Türk elçisine cevabı ve ses tonunu yükseltmesi terbiye sınırlarını aşmıştı: “Sizin ne düşündüğünüz benim için önemli değil. Biz kararımızın hesabım kimseye verecek değiliz.”