Enosis yolunda

1897 yılının Ocak ayında “Megaloidea” arzularını bir kez daha açığa vuran Yunanistan’ın destekleriyle Ortodoks çeteciler bir kez daha silaha sarıldılar. Osmanlı Devleti’nin yeni maceralara tahammülü kalmamıştı artık. En ufak bir ayaklanmayı, henüz başlangıç aşamasında bastırması gerekiyordu. Ama ayaklanmayı bastırmayı basarsa bile Yunanistan “Türkler, Girit’te Hıristiyan kardeşlerimizi öldürüyor” feryadını basıyor, tüm dünyayı Türkler aleyhine kışkırtıyordu.

Batı ülkeleri Türkleri “o2ra”ilan ederken Yunan silahlarıyla Türkler’e saldıran gaspçı ve yağmacı çetecilere ve onların en büyük destekçisi olan Yunan subaylarına “bağımsızlık savaşı veren mazlum halk” payesini veriyordu.

Yeni bir problem istemediği için Girit konusunu, adaya “bağımsızlık” vererek kapatmayı planlayan Sultan Abdulhamid Han’ın bu fikrine İngilizler de destek veriyordu. Ancak Yunanistan için tek çözüm Enosis’ti. Bu uğurda işlemeyecekleri cinayet, dökemeyecekleri kan yoktu…

28 Ocak 1897′de Yunan Veliahtı Yorgo’nun da komutanlardan biri olduğu Yunan savaş filosu Girit’e doğru hareket eder. 31 Ocak 1897′de Yunan kralı, büyük devletlere, ” Yunanistan, Girit Ortodokslarını koruması altına almıştır, siz Avrupa ülkelerinden, Osmanlı’nın Girit’e asker yollanmasını engellememizi istiyoruz” çağasında bulunarak, bir yandan Girit’e saldırıp Enosis ilan etmenin, diğer yandan Avrupalıların Girit’e asker yollamalarını temin etmenin planlarını yapıyordu.

Yapılan reformları fırsat bilen Enosisçi Ortodokslar, kısa sürede toparlanarak Ocak 1897 itibariyle yeni bir ayaklanma başlatırlar. Ocak ayının 28. gününden başlayarak 15 gün devam eden katliamda binlerce Türk vahşice katledilerek fırınlarda yakılır.

Tıpkı 1974 yılında Kıbrıs’ta gerçekleşecek olan Atlılar-Muratoğlu-Sandallar katliamlarının bir benzeri olarak Sıkya ve Etya köyleri adeta haritadan silinir ve bu köylerde yaşayan Türkler topluca katledilir.